25 Temmuz 2012 Çarşamba

Sahip Çıkılmayan Tarih: "HASANKEYF" - "HISNIKEYF" - "KAYA KALE"

Bir taziye nedeniyle bir cuma akşamı mesai biter bitmez Diyarbakır'a doğru yola çıkıyorum 2 arkadaşımla beraber. Fırsat bu fırsat pazar günü Hasankeyf'e gitmeyi teklif ediyorum ve planımızı yapıyoruz. Ertesi gün sabah erkenden yola koyuluyoruz. Diyarbakır Batman yolunda sağnak yağışa rağmen operasyondan dönen askerlerle selamlaşıyor, onlara dua edip yolumuza devam ediyoruz.

Yolda giderken okuduğum bir kaynaktan Hasankeyf'in aynı zamanda "Hısnıkeyf" olarak ta bilindiğini ve anlamının "kaya kale" olduğunu öğreniyorum.


Batman merkezden yaklaşık 40 dakikalık, gelincik tarlarları arasında bir yolculuğun ardından ilk olarak sizi kümbet benzeri bir yapı ve  bölgenin çocukları karşılıyor. 



Ardından da Dicle nehrinin Batman çayının iki tarafında muhteşem bir batık şehir...


Kayalara oyulmuş konutların (bir nevi mağaraların) görüntüsü nehirle birleşince doyulmaz bir manzara oluşuyor...


Şehrin iki tarafını birbirine bağlayan köprünün zamanla sadece ayakları kalmış.



Hemen etrafımızı bölge çocukları sarıyor ve bölgenin tarihini anlatmak için kendi aralarında yarışıyorlar. 3 dilde anlatabileceklerini söylüyorlar. Türkçe, Kürtçe ve İngilizce. Yalnız ingilizcesini anlatırken durdurursanız baştan başlamak zorunda kalıyorlar. Derken bir tanesi başlıyor anlatmaya;

"Kahramanımız Hasan, padişahın güzel mü güzel kızına aşık olur. Gel zaman git zaman uğraşır ama padişah kızını vermez. Hasanın çok güzel bir atı vardır. Padişah Hasandan kızına karşılık atını ister. Hasan bu teklifi kabul eder. Hasanla padişahın kızı evlendikten sonra sıra gelir atı almaya ama Hasan verir mi atı, vermemiş."Keyif benim değil mi?" demiş ve atlamış atla beraber nehire, intihar etmiş. Olmuş sana "Hasankeyf".

Yerel hikaye bu şekildeymiş ya da bize anlatılanı bu.

Güzel bir bahşişi hakeden rehberimiz Nazlıcan ve kardeşi

10.000 yıllarca çok çeşitli medeniyetlerin yaşadığı. Buram buram tarih kokan, bu tarihi hazinenin "Ilısu Barajı" projesi ile su altında kalma ihtimaline bakınca, tarihi değerlerimize ne kadar önem verdiğimizin apaçık ortada olduğunu söylemeye gerek yok. Bu durumu etraftaki gezgin çeşitliliği ile yorumlamak ta mümkün. Benim bile bu yaşıma kadar gelme fırsatı yaratmadığım bir çoğunun varlığından bile haberdar olmadığı (bu konuda iddialıyım) bu görülesi yerde, benim bulunduğum an Türk gezginlerin en az yarısı kadar yabancı turist bulunmaktaydı.

Sular altında kalıp yok olmadan mutlaka gidilip görülmesi gereken bir yer. Bölgedeki mevcut bazı sıkıntılara dayanarak gelmeye çekinenler varsa da eğer tavsiyem, çekinilecek hiç bir şeyin olmadığıdır.

Ne yenir?
Nehir etrafındaki birçok yerde alabalık yapan yerler var. Bir deniz ürünleri hastası olarak tatlı su balığı yemek zor gelse de gayet lezzetli bu balıklardan tadabilirsiniz.

Not: Fotoğraflar tamemen şahsıma ait olup, yazılı izinsiz başka yerde kullanılmaları yasaktır. Emeğe saygı!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder