8 Eylül 2012 Cumartesi

Doğaya Karşı Bir Yaşam Savaşı : İnci Kefali Göçü

Bir gün rastgele televizyonda izlediğim inci kefali göçü belgeseli inanılmaz bir olay olarak aklımda hep kalmıştı... İnci kefalinin memleketine yakın yerde yaşayıp da bu olayı çıplak gözle görme fırsatını yakalamışken elimden kaçırmak istemedim ve arkadaşlarla bir pazar günü göçü izlemek için Van'ın Erciş ilçesine gittik.

İnci kefali göçü en iyi ilkbahar aylarında izleniyor. Burada kış mevsiminin daha uzun ve sert geçtiğini düşünürseniz, ilkbahar ayları mayıs, haziran aylarına denk geliyor. Bizim de bu yolculuğumuz haziran ayının ilk haftasonu gerçekleşti.

Ani bir kararla gittiğimiz için hiç bir araştırma yapmamıştık. Erciş'e varınca sora sora göçü izleyebileceğimiz yeri bulduk. Burada göçü izleyebilmek için parkvari bir tesis yapmışlar. Bulamamak imkansız gibi bir şey. Parka girer girmez burnumuzu mangal kokuları sarması aklımıza "acaba inci kefali mi pişiriyorlar?" sorusunu getirdi hemen. Neyse ki insanların tavuk ve kırmızı et pişirdiklerini görünce rahatladık. Yeşillik ve doğa görür görmez mangalını kuran halkım burada da fırsatı kaçırmamış ve burayı piknik alanı haline getirmişti.


Derken insanların derenin en yoğun yerinde olduğu yere doğru gittik ve daha ilk anda gördüğümüze inanamadık. Binlerce balık akıntıya karşı ilerlemek için savaş veriyorlardı. Müthiş bir görüntü, müthiş bir doğa olayı bu. Ufacık balıklar hızla akan dereye ve birbirlerine karşı hoplaya zıplaya bir ölüm kalım savaşı veriyorlardı. Evet ölüm kalın savaşı. Çünkü yumurtalarını bırakmak için verdikleri bu mücadele sonucunda birçoğu hayatlarını kaybediyorlar. Ve tüm bu çabanın tek amacı nesillerini devam ettirebilmek. Yumurtları için suyun ve akıntının uygun olduğu ortamı bulmak.





Aralarında bazıları müthiş gayretler gösteriyorlar neredeyse 1 metre havaya zıplayarak ilerliyorlardı. Böyle inanılmaz bir olayı çıplak gözle görmek inanın muhteşem bir şey. Ufacık balıkların azmine hayran kalmamak elde değil. Saatlerce onları izledik ve doyamadık izlemeye. Olabildiğince yanlarına yaklaşıp dokunduk. Bazılarına göçleri için yardımcı olduk. Ama ne yazık ki bazıları gözümüzün önünde hayatlarını kaybediyorlardı.




Akşam üzeri mecburen ortamdan ayrılarak Tatvan'a doğru yola çıktık. Bu muhteşem olayın ardından belki de görebileceğimiz en kötü şeye tanık olduk yolda. Bu dönemde av yasağı olmasına rağmen yolda çocuklar torba torba inci kefali satıyorlardı. İnanılmaz üzüldüm. Bırakın av yasağını, göç sırasında tamamen savunmasız olan bu canlıların acizliğinden yararlanmak ta anca insanoğlunun yapabileceği bir şey.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder