23 Eylül 2012 Pazar

Bizimkisi de macera III : Budapeşte / Macaristan

Sofya'da geçirdiğimiz ilk Avrupa deneyimimiz sonrasındaki adresimiz Budapeşte. Sofya'dan gece treniyle yola çıktık. Bu sefer yolculuğumuz sırasında yanımızda Kapıkule'de tanıştığımız Savaş'ta vardı. Savaş'ın bizi kandırmasıyla bu sefer yataklı vagona değil normal vagona bilet aldık. Savaş'ın dışında vagonumuzda Savaş'ın fransız arkadaşı, bir Macar kız bir de Bulgar teyze vardı. Yol boyunca Savaş'la yapılan muhabbetimizi gezimiz sırasında hiç unutmayacağım anlar arasında yerini alacak kesinlikle. Yolculuğun ilerleyen saatlerinde karşıdaki koltukları birleştirerek yaptığımız yatakta diğer insanların bizi garipseyen gözlerinin önünde Savaş ben ve yol arkadaşım yanyana uyuyarak sabah Belgrad'a vardık. Sabah uyandığımızda Savaş'ın yataklı vagon almama teklifini kabul etmemiz verdiğimiz en kötü karardı sanırım. Rahat rahat uyumak varken heryerimiz tutulmuştu.  Sabah Belgrad'ta tren durduğunda savaşın vagonun kapısını açıp dışarıya doğru "Lannn burası Belgrad mı?" sözü daha sonrasında tüm yolculuk boyunca dilimizden düşmeyen bir replik haline gelecekti.

Budapeşte Tren Garı


Belgrad'ta Savaş'la yollarımız ayrılıyordu.. Kendisi Belgrad'ta bir gün geçirecekken biz bir sonraki tren ile Budapeste'ye geçecektik. Böylelikle Belgrad tren istasyonunda 1 saat kadar vakit geçirdikten sonra Budapeşte trenine geçtik. Bu sefer yolculuk sırasında bize Çek bir çift eşlik ediyordu. Onlarda Makedonya gezileri sonrası evlerine dönüyordu. Önümüzdeki günlerde Prag'a da gideceğimiz için yol boyunca onlardan Prag ile ilgili tavsiyeler almayı unutmadım tabiki.

Bulgaristan ve Sırbıstan sınır geçişlerinde her seferinde iki defa pasaport kontrolü yapılıyor. Birincisi çıkış yaptığınız ülkenin sınır polisi tarafından diğeri giriş yaptığınız ülkenin sınır polisi tarafından. Schengen vizesine sahip olduğumuzdan Bulgaristan ve Sırbistan'dan transit geçiş için var olan protokol gereği vizeye ihtiyaç yoktu. Yolculuğumuz boyunca en büyük korkumuz schengen ülkelerine ilk giriş yapacağımız Macaristan'da sınır polisi ile vize sorunu yaşayıp yaşamayacağımızdı. Çünkü vize işlemleri ve sonuçlanması daha kolay olduğu için vizeyi Hollanda'dan almıştık. Ama neyse ki Macaristan sınırında vize kontrolü sorunsuz geçti ve artık Budapeşte tren garına varmıştık.

Budapeşte Sokakları

Öncelikle Budapeşte tren garı şimdiye kadar gördüklerimiz arasında en büyük ve en kalabalık olanı idi. İstasyona iner inmez ilk işimiz turizm ofisinden bir hostel ayarlamak oldu. Gayet uygun fiyata merkezi bir otelde rezervasyonu yaptık. Artık insanlar akıcı ingilizce konuşmaya başlamıştı. Medeniyet ciddi oranda yükselmişti. Metroya atlayıp otele yakın durakta indik. Budapeşte metro ağı tüm şehiri gezebileceğiniz kadar yaygın. Durakta indikten sonra otel yerini haritadan tam olarak kestiremeyince etrafımızdaki kişilere sorarak bulduk hostelimizi. Az önce de belirttiğim gibi artık sokaktaki çoğu insan yeterli ingilizce konuşuyordu. Hostelde sıcak bir duş sonrası şehir keşfi için kendimizi sokağa attık.

parlamento binası ve duna nehri

Buradada ilk dikkatinizi çeken mimari. Yapılar Sofya'dakilerden çok daha ayrıntılı ve güzel. Karşımıza ilk olarak muazzam güzelliğiyle parlemento binası çıkıyor. Mimariye hayran kalmamak elde değil. Burada fotoğraf çekerken Türk bir aile ile karşılaşıyor, selamlaşıyor ve yolumuza devam ediyoruz. Budapeşte'yi Duna nehri tarafından iki yakası olan bir şehir. Trafikteki öncelikle yayaya saygı anlayışı burada da devam ediyor. Bu medeniyete bizim kolay kolay ulaşabileceğimizi düşünemiyorum. Aynı şekilde toplu taşıma araçları için ayrılmış şeridi hiç bir sürücü ihlal etmiyor. Türkiye'de olabilitesi mümkün olmayan bir durum bu...

Budapeşte' ye ilk indiğimiz gün pazar olduğundan dolayı gece çoğu mekan ya kapalı ya da erkenden kapanıyor. Gecede şehri biraz turladıktan sonra ertesi gün iyice gezebilmek için dinlenmeye çekiliyoruz.

heroes square


Ertesi gün bisikletle gezmeyi planlayıp bir bisiklet dükkanına gidiyoruz. Medeniyetin dezavantaj getirebileceğini burada öğreniyoruz. Bisikletçi dükkanını akşam 6'da kapatıyor ve bizim 6'da bisikletleri geri getirmemizin imkanı yok. Bu durumda oradan ayrılıp ilk durağımız "heroes square" ve yanındaki park oluyor. Üzerimde Karşıyaka forması ile gezdiğimi gören Uruguaylı bir çift, formamın hangi takıma ait olduğunu soruyor. Cevapladığımda ise Lugano ve Muslera'ya dair yoğun bir sohbet başlıyor aramızda, Lugano'nun Fenerbahçeyi bırakmasıyla hata yaptığı konusunda fikir birliğine varıp onlarla vedalaşıyoruz. Kısa bir yolculuk sonrasında meydana ulaşıyoruz. Park gerçekten çok dinlendirici ve güzel gözüküyor. Ayrıca içinde bir çeşit hamamı da var. Hamam önünde o kadar uzun bir sıra var ki, o kadar uzun bekleyemeyeceğimizden maalesef hamamın içini göremiyoruz. Ayrıca bir de müze var parkın içinde.

duna nehri


Burayı da iyice gezdikten sonra nehrin diğer tarafını gezmek için yola koyuluyoruz. Değinmeden geçemeyeceğim bir başka nokta ise döviz bürolarının akşam 5'te kapanmaları. Macaristan para birimi olarak forint kullanıyor ve herhangi bir yerde direkt euro verirseniz hem çok düşük kurdan çeviriyorlar hemde para üstünü eksik alıyorsunuz. Nehrin diğer tarafında bisiklet ve paten için ayrılmış yol var ve bu taraftan parlamento binası daha bir ihtişamlı gözüküyor. O bölgeden manzarası çok methedilen "Citadellaé denilen tepeye doğru gidiyoruz. Oraya ulaşıp tırmandığımızda ise neredeyse tüm Budapeşte'yi kuşbakışı görüyorsunuz. Ayrıca gece ışıklandırma ile beraber manzara muazzam. Burada da İskoçya'da yaşayan bir Türk genç, Türkçe konuştuğumuzu duyunca yaklaşıyor ve bir müddette onunla sohbet ediyoruz.

citadelladan şehir manzarası


İlk başta değinmeyi unuttuğum bir nokta, burada şehir sanırım daha iyi adres tarifi için bölgelere ayrılmış durumda. Akşam otel dönüş yolumuzu 5.bölgeden yapıyoruz ve burası sanırım kafe ve restoran açısından Budapeş'tenin en seçeneği bol bölgesi. Hardrock Cafeninde bir şubesi burada ve gayet kalabalık sokaklar burada. Geceye gelirsekte pazar olduğu için neredeyse ölü olan dün gecenin yerinde yeller esiyor. Sokaklar yeterince kalabalık ve gece klupleri gençlerle dolu. Şehirde dikkatimi çeken bir başka nokta ise genç nüfusun yoğun olması. Sanırım Avrupa'daki en genç nüfusun yaşadığı şehirlerin başında geliyor Budapeşte.

Şehire dair bir başka not tek biletle ya da bilet almadan binebilirsiniz metrolarda kontrol yapılmıyor, amma velakin sizin sırtçantalı gezgin olduğunuzu gören güvenlik görevlileri sizin gibi düşünüp, hiç kimseye yapmadığı kontrolü size yapıyor. O yüzden her binişte yeni bilet alırsanız beklenmedik bir sıkıntı yaşamamış olursunuz.

Budapeşte'ye dair son sözüm ise kesinlikle beklentimin üzerinde güzel bir şehir... Mutlaka tekrar geleceğim..




















citadella

citadella zirve

.
Not:  ©  Fotoğrafların tamamı şahsıma ait çekimler olup, her hakkı saklıdır, izinsiz kullanılması yasaktır. 
P.s.  © Suayip Akın.  All rights reserved. My images may not be reproduced in any form without my permission.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder